84 Yaşındaki Mehmet Amca'nın Hüzün Dolu Hayat Hikayesi: "Yalnızlık, Allah Kimseye Vermesin"
Anadolu'nun derinliklerinde yüzyıllardır süregelen aşıklık geleneği, sazın tellerinde ve sözün gücünde yaşamaya devam ediyor. Bozkır'ın Yeni Köyü'nden gelen Mehmet Ali Çelik ve oğlu Cengiz Çelik, bu kadim geleneği yaşatan ve gelecek nesillere aktaran iki önemli isim. Baba-oğulun hayatı, zorluklarla dolu bir yolculuğun yanı sıra, sanatın ve şiirin iyileştirici gücünü de gözler önüne seriyor.
Mehmet Ali Çelik: Sazın ve Sözün Ustası
84 yaşındaki Mehmet Ali Çelik, hayatının büyük bir bölümünü sazıyla ve sözüyle geçirmiş bir aşık. Gençliğinde yaşadığı zorlukları, yoksulluğu ve yalnızlığı sazıyla aşmaya çalışan Çelik, aşıklık geleneğini dedesinden miras almış. Köydeki yaşamın zorluklarını anlatan Çelik, evlendiği günlerde yaşadığı maddi sıkıntıları ve hayata tutunma mücadelesini samimi bir dille anlatıyor.
Çelik, eşini kaybettikten sonra yaşadığı yalnızlığı ise şu sözlerle ifade ediyor: "İşte öleli 6 sene oldu. Şu benim gözümden akan yaş, bir kuyuya doldursan dolardı. Bu kadar ağladım. Yalnızlık; Allah kimseye vermesin, çok zor."
Cengiz Çelik: Şiirin ve Bağlamanın İzinde
Babasının izinden giden Cengiz Çelik ise, kendi çabalarıyla bağlama çalmayı öğrenmiş ve şiir yazmaya başlamış. Kendisini "şair" olarak tanımlayan Cengiz, babasının yaşadığı zorlukların onu nasıl etkilediğini ve şiire nasıl yöneldiğini anlatıyor. Cengiz, şiir yazmanın kendisi için bir terapi olduğunu belirtiyor: "Sanki bir psikiyatri doktoru görmüş gibi rahatlıyorsun."
Bozkır'ın Yeni Köyü'nden İstanbul'a uzanan bir ömür… 84 yaşındaki Mehmet amca, hayatının son 36 yılını geçirdiği evinde, yaşadığı zorlukları, kaybettiklerini ve yalnızlığını anlattı. Gözlerinden akan yaşlar, adeta bir kuyuyu dolduracak kadar çok. "Yalnızlık; Allah kimseye vermesin, çok zor" diyerek içini döken Mehmet amca, hayatının acı dolu günlerini paylaştı.
Çamurdan Evden Bugünlere Uzanan Zorlu Bir Hayat
Mehmet amca, 36 yıl önce, 1990'lı yıllarda köyden Konya'ya göç etmiş. O yıllarda evin çamurdan olduğunu, samanların üzerine döşek sererek yattıklarını, pencerelerin camı olmadığı için perde çektiklerini anlatıyor. Rüzgar perdeyi kaldırınca, komşularının yardımıyla çatıyı tamir ettiklerini söylüyor. "Nasıl olursa olsun, arası açık olsun varsın" diyerek o günlerin zorluğunu dile getiriyor.
Evlilik ve Düğün Hikayesi: 55 Lirayla Başlayan Bir Ömür
Mehmet amca, evlilik hikayesini anlatırken gözleri doluyor. Köyde annesi için 70 kişinin talip olduğunu, hatta silahların patladığını, en sonunda babasının annesiyle evlendiğini anlatıyor. Kendisi de askerden döndükten sonra 55 lirayla düğün yapmaya karar vermiş. "Ulan Mehmet, 55 lirayla düğüne başlanır mı?" diyenlere inat, 100 lirayı cebinden çıkarıp gelinliği almış. O günlerin zorluğunu, "Ne günlerimiz geçti bee" diyerek özetliyor.
Eşini Kaybetmenin Acısı: "Avrat Gidiyor Dedim"
Mehmet amca, 6 yıl önce eşini kaybetmenin derin acısını hala yaşıyor. Eşinin kalp ameliyatı olduktan sonra 26 gün boyunca hastanede yattığını, eve çıktıktan sonra ise 20 gün boyunca yatamadığını anlatıyor. "Avrat gidiyor dedim" diyerek o anı gözlerinde yeniden yaşıyor. Eşinin çok sabırlı ve kanaatkar bir kadın olduğunu söyleyen Mehmet amca, "Daha benim hatırımı kılın ucu kadar kırmış değil" diyerek onu özlemle anıyor.
Yalnızlığın Ağır Yükü: "Ev Beni Sıkar"
Eşinin vefatından sonra yalnız kalan Mehmet amca, yalnızlığın ne kadar zor olduğunu her fırsatta dile getiriyor. "Hele kocalıkta lazımmış avrat, gençlikte değil" diyerek, yaşlandıkça eşinin yokluğunu daha çok hissettiğini anlatıyor. Evin içinde daraldığını, yatağa yatıp gözlerini yumana kadar başından neler geçtiğini anlatırken, "Acı günler yaşıyorum. İşte bu. Hepsi bu…" diyor.
Ölümden Korkmuyor: "Topraktan Geldik, Toprağa Gideceğiz"
Mehmet amca, ölümden korkmadığını söylüyor. "Topraktan dünyaya geldik, toprağa gideceğiz" diyerek, ölümün doğal bir süreç olduğunu vurguluyor. "Boynum kıldan ince. İstediği kadar alır. İstediği zaman alsın. İmandan ayırmasın Allah" diyerek inancının gücüne sığınıyor.
Şiir ve Türkülerle Teselli Buluyor
Mehmet amca, hayatının zorlu anlarında şiir yazarak ve türküler söyleyerek teselli buluyor. Hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerle duygularını ifade ediyor. "Şiir yazmak benim için bir terapi gibi" diyen Mehmet amca, 800'e yakın şiir yazmış. Türkülere olan sevgisini ise, "Türkülerle aram çok iyi" diyerek anlatıyor.
Aşık Mehmet'in Torunu: Köyün Kurucusu
Mehmet amca, dedesi Aşık Mehmet'in hikayesini de anlatıyor. Köyün kurucusu olan dedesi, ilahi söyleyerek camiden çıktığında delirdiği düşünülmüş. Ancak o, "Aşkın şerbetini içtim" diyerek kendini savunmuş. Mehmet amca, dedesinin hikayesini anlatırken gurur duyuyor.
Aşıklık Geleneği ve Gelecek Nesillere Aktarım
Mehmet Ali Çelik ve oğlu Cengiz, aşıklık geleneğini yaşatmak için büyük bir çaba gösteriyor. Babasından öğrendiklerini oğluna aktaran Mehmet Ali Çelik, bu geleneğin unutulmaması için mücadele ediyor. Cengiz ise, şiirleri ve bağlama çalmasıyla bu geleneği sürdürüyor.
Belgeselde, baba-oğulun hayatından kesitler sunulurken, aşıklık geleneğinin Anadolu'daki önemi bir kez daha vurgulanıyor. Mehmet Ali Çelik'in sazıyla, Cengiz Çelik'in sözüyle hayat bulan bu gelenek, gelecek nesillere de ışık tutuyor.
0 Yorumlar